RoboCop: Rogue City, Terminator Resistance ile oldukça iyi bir iş çıkaran Polonyalı geliştirici Teyon’un en yeni birinci şahıs nişancı/macera oyunu. Resistance ile popülaritesini arttıran Teyon, şimdi de 90’ların filmlerinden sibernetik, insan parçalarına sahip ve suçluları ortadan kaldırmaya meraklı bir başka ikonik karakteri ele alıyor. Peki RoboCop: Rogue City, en az Resistance kadar dikkate değer mi? İşte tüm detaylarıyla RoboCop: Rogue City inceleme yazımız yayımda!
RoboCop: Rogue City İnceleme
İkinci filmden sonrasını ele alan Rogue City, Detroit’teki suç unsurunu minimuma düşürmemiz adına RoboCop’un kontrolünü bizlere bırakıyor. Oyunumuz, yeni bir suç örgütü liderinin şehre geldiğini ve bölgedeki organize suçu ele geçirdiğini, diğer çetelerin de onun için çalışmak istediğini duyurmasıyla perdeyi aralıyor. Bu çetelerden biri olan Torch Heads’in, örgüt liderine neler yapabileceklerini göstermek için TV stüdyosunu bastığına şahitlik ediyoruz.
Tüm bunlar ilk görevinizi kapsayan olay örgüleri dahilinde işliyor. Daha ilk bölümden Auto 9 tabancanızla aksiyona dalıyorsunuz. Stüdyo binasının koridorlarında hantal hantal yürüyecek, RoboCop’un tanıdık HUD’ı ile hedefleri belirleyecek ve suçluların kafalarını patlatacaksınız. Şiddetin dozu tatmin edici düzeyde ve daha da önemlisi, o RoboCop hissiyatını rahatlıkla alabiliyorsunuz.
Zar zor hareket eden robotik bir polis olarak oynamak dışarıdan kimileri için darlayıcı gözükebilir.
Elbette aksiyon yavaş ve ağır ilerliyor. Zıplayamıyorsunuz ve en küçük engelleri bile zar zor aşıyorsunuz ancak oldukça dayanıklı ve kendi kendini yenileyen bir sağlık barınızın olduğunu görmezden gelmeyin. Standartlaşan siper al, uç, atla, koş ve ateş et içgüdülerinizi bir kenara bırakıp tank olmayı benimserseniz, işte o zaman bu oyunun aksiyon açısından ne kadar harika hissettirdiğini anlayabilirsiniz.
Düşmanların kullandığı silahları yerden alma şansınız var ancak Auto 9’u kullanmak o kadar keyifli ki (ve diğer silahlara nazaran sonsuz cephaneye sahipsiniz) asla geri kılıfına koymak istemiyorsunuz. Yine de oynanışa renk katmak adına, canlı kalkan olarak düşmanları kullanabilir ve onları diğer düşmanlara veya duvarlara dikkate değer bir kuvvetle fırlatarak eğlence dozunu arttırabilirsiniz. Etrafa saçılan kanları gördükçe çıldırıyorum.
Oyun çizgisel bölümleriyle beraber yer yer Rogue City’nin belli bir kısmını keşfetmeniz için de sizi serbest bırakıyor. Tam olarak bir açık dünya oyunu ile karşı karşıyasınız diyemeyiz. Yapım, benimsediği tonu (kasvetli), karakterleri ve ortamlarıyla ilk iki filme oldukça sadık kalmış. Yozlaşmış bir şirkete bağımlı yaşayan polis gücünün direniş hikayesi… Kulağa oldukça derin geliyor değil mi?
Yozlaşmış bir teknoloji şirketine bağlı olmanın avantajları da var elbette. RoboCop hasar, dayanıklılık, araştırma ve benzeri alanlarda çeşitli yükseltmelere ev sahipliği yapıyor, bu da size her alanı keşfetmek için daha fazla neden veriyor. Ne kadar deneyim puanı kazanır ve seviye atlarsanız, o kadar çok yükseltmenin kilidini açabilirsiniz. Yükseltmeler aktif ve pasif yeteneklerden oluşuyor.
Aktif yükseltmelerin arasında kısa süreli kalkan, elektroşok dalgası ve hiper hızla anlık ilerleme gibi özel yetenekler var.
Düşmanlarınızı bir böcek gibi ezmenin birçok yolu mevcut. Ana silahımız Auto 9’a da hasar verici yükseltmeler yapmak mümkün. Ana yetenek ağacından farklı olarak Auto 9, sadece yükseltme şemalarını (çiplerini) bulmanızla yükseltilebiliyor. Bölümlere dağıtılan sandıklardan alınan güçlendirici parçacıkları ile tıpkı bir yapboz gibi doldurulan bu şemalar, silahınızın hasarını, mermi sayısını ve şarjör değiştirme süresine doğrudan etki edecek iyileştirmelere vesile oluyor.
Grafikler üzerinde övgüyü hak edecek derecede detaylı çalışılmış. İnce bir işçilik durumu söz konusu. Performans açısından da herhangi bir hata veya çökme sorunu ile karşılaşmadım. Oyunu PS5 üzerinden deneyimlediğimi belirtmeden geçmeyelim. Işıklandırmalar, yansımalar, su birikintileri ve etrafa saçılan kan efektleri ortama adapte olmanız konusunda iyi bir iş çıkarıyor.
İnceleme yazımızı toparlayacak olursak; Rogue City kesinlikle ilk iki filme bir aşk mektubu niteliğinde ve Peter Weller’ın rolünü yeniden canlandırmasıyla her şey çok otantik hissettiriyor. Yukarıda da belirttiğimiz gibi; kasvetli ortamı ve yavaş tempolu aksiyonu nedeniyle modern oyuncular bu oyuna ısınamayabilir. Yapımın hangi amaca hizmet ettiğini anlamak ve ona göre oynamak, yorumlamak önem arz ediyor.
Rogue City, şimdiye kadar oynadığımız en iyi FPS oyunu olmasa da, bir bütün halinde değerlendirildiğinde keyifli vakit geçirebileceğiniz bir deneyim vaat ediyor. Ana hikayeye odaklanıldığında, RoboCop: Rogue City yaklaşık 10 saat uzunluğunda. Oyunun tüm yönlerini görmeye meraklı bir oyuncuysanız, yüzde 100 tamamlama elde etmek için yaklaşık 14 saat harcamanız gerekecek. Benim gibi kupa avcısıysanız hiç zorlanmadan, tek bir oturuşta oyunu platinleyebilirsiniz.
İlginizi Çekebilir: Hi-Fi Rush PS5 İnceleme
Peki siz Robocop: Rogue City inceleme yazımız hakkında ne düşünüyorsunuz? Oyunu satın almayı planlıyor musunuz? Düşüncelerinizi ve deneyimlerinizi hemen aşağıda yer alan yorumlar sekmesi üzerinden bizlerle paylaşmayı unutmayın sevgili geek.com.tr okuyucuları.
RoboCop: Rogue City (PS5)
RoboCop: Rogue City, şimdiye kadar oynadığımız en iyi FPS oyunu olmasa da, bütün halinde değerlendirildiğinde, keyifli vakit geçirebileceğiniz bir deneyim vaat ediyor.
Artılar
- Grafikler ve Işıklandırmalar Dikkat Çekici
- 90'lar Tadında Hikaye Modu
- Vuruş Hissiyatı <3
- Düşman Çeşitliliği
- Kan, Daha Fazla Kan, Çok Daha Fazla Kan!
Eksiler
- Bölüm Dizaynları Tekrara Düşüyor
- Oyun Süresi Beklediğimizden Kısa